Pandemi Gökyüzünü Kapattığında

Havacılıkta Satınalma ve Tedarik Zincirinden Bir Tanıklık

3/4/20223 min oku

grayscale photo of a building
grayscale photo of a building

Havacılık sektörü, doğası gereği krizlere aşina bir sektördür. Jeopolitik gerilimler, yakıt fiyatları, güvenlik riskleri ve ekonomik dalgalanmalar… Ancak Covid-19 pandemisi, alışık olduğumuz tüm kriz senaryolarının ötesinde, sektörü adeta yerle bir eden bir etki yarattı. Uçaklar yerdeydi, hatlar kapalıydı, talep neredeyse sıfırlanmıştı. Bu tablo içinde satınalma ve tedarik zinciri fonksiyonları, sadece maliyet yöneten birimler olmaktan çıkıp şirketlerin hayatta kalma refleksinin merkezine oturdu.

Talebin Bir Gecede Buharlaşması

Pandeminin ilk günlerinde karşılaştığımız en büyük zorluk, öngörülebilirliğin tamamen ortadan kalkmasıydı. Aylar öncesinden planlanan uçuş programları, bakım takvimleri ve parça siparişleri birkaç hafta içinde anlamsız hale geldi. Normalde “tam zamanında” prensibiyle çalışan havacılık tedarik zinciri, bir anda fazla stok ve nakit sıkışıklığı riskiyle karşı karşıya kaldı.

Bu dönemde satınalma yöneticileri için en kritik soru şuydu:
“Bugün almaktan vazgeçtiğimiz her parça, yarın operasyonu durdurur mu?”

Bu dengeyi kurmak, belki de kariyerimizin en zor karar setlerini beraberinde getirdi.

Tedarikçi Zincirinde Domino Etkisi

Havacılıkta tek bir parçanın bile onlarca sertifikasyon sürecinden geçtiği düşünüldüğünde, tedarikçi ekosisteminin ne kadar kırılgan olduğu pandemiyle birlikte net biçimde ortaya çıktı. Küçük ve orta ölçekli birçok tedarikçi üretimi durdurdu, bazıları iflas etti, bazıları ise kapasitesini başka sektörlere kaydırdı.

Satınalma ekipleri olarak klasik “fiyat – kalite – termin” üçgeninin dışına çıkmak zorunda kaldık. Bu dönemde:

  • Tedarikçi finansal dayanıklılığı, teknik yeterlilik kadar önemli hale geldi

  • Alternatif kaynaklar için normalde aylar sürecek onay süreçleri hızlandırıldı

  • Uzun yıllardır çalışılan tedarikçilerle “sözleşme ortağı” değil, kriz ortağı ilişkisi kuruldu

Bazı durumlarda fiyat artışlarını kabul etmek, uzun vadede tedarik sürekliliğini korumanın bedeliydi.

Nakit Kraldır: Sözleşmelerin Yeniden Yazıldığı Dönem

Pandemi, havacılıkta satınalma sözleşmelerinin neredeyse tamamının masaya yatırıldığı bir dönem oldu. Ön ödeme koşulları, minimum sipariş taahhütleri, cezai maddeler ve hacim bazlı indirimler yeniden müzakere edildi.

Burada amaç, kısa vadeli kazanç değil; nakit akışını koruyarak zamanı satın almaktı. Birçok sözleşmede:

  • Teslimatlar ötelenerek stok baskısı azaltıldı

  • Ödeme vadeleri uzatıldı

  • Uzun dönemli iş garantisi karşılığında kısa vadeli maliyet avantajları sağlandı

Satınalma, bu dönemde finans ve hukuk ekipleriyle hiç olmadığı kadar iç içe çalıştı. Çünkü alınan her karar, şirketin bilançosuna doğrudan etki ediyordu.

Dijitalleşme: Bir Tercih Değil, Zorunluluk

Pandemi öncesinde “geliştirme projesi” olarak görülen birçok dijital çözüm, bir anda hayati ihtiyaç haline geldi. Fiziksel denetimlerin yapılamadığı, seyahatlerin durduğu ortamda:

  • Uzaktan tedarikçi denetimleri

  • Dijital sözleşme yönetimi

  • Gerçek zamanlı stok ve sipariş takibi

  • Senaryo bazlı talep planlama modelleri

günlük iş yapış şeklinin parçası oldu. Bu süreç, satınalma ve tedarik zinciri fonksiyonlarının teknolojiyi ne kadar stratejik kullanabileceğini de kanıtladı.

Öğrenilen En Büyük Ders: Dayanıklılık, Ucuzluktan Daha Değerli

Covid-19, havacılıkta bize acı ama çok net bir ders verdi:
En düşük maliyetli tedarik zinciri, her zaman en doğru tedarik zinciri değildir.

Pandemi sonrasında birçok havayolu ve havacılık şirketi, stratejilerini yeniden şekillendirdi. Çoklu kaynak kullanımı, bölgesel tedarikçiler, emniyet stokları ve daha esnek sözleşme yapıları artık “verimsizlik” değil, stratejik sigorta olarak görülüyor.

Sonuç: Satınalma Masada Değil, Kokpitteydi

Pandemi döneminde satınalma ve tedarik zinciri yöneticileri, şirketlerin arka ofisinde değil; karar alma mekanizmalarının tam merkezindeydi. Uçaklar yerdeyken bile operasyonun geleceğini şekillendiren kararlar alındı.

Bugün geriye dönüp baktığımda şunu net söyleyebilirim:
Covid-19, havacılıkta satınalma fonksiyonunu operasyonel bir destekten stratejik liderliğe taşıyan en büyük kırılma noktası oldu.